Prag seyahatimizin bir gününü yakın çevrede yer alan ilgi çekici bir yerleşime ayırmaya karar vermiştik gitmeden önce. Aklımızda birkaç yer olmasına rağmen biraz da kararsızdık aslında. Karlovy Vary, Cesky Krumlov ve Kutna Hora arasında kalmıştık.


Karlovy Vary, Prag merkezinin 125 km batısında, turların mutlaka götürdüğü, kaplıcaları ve porselenleriyle ünlü bir şehir. Prag’tan otobüs ile yol yaklaşık 2 saat sürüyormuş.


Cesky Krumlov, Avusturya sınırına yakın, Prag’a 180 km uzaklıkta, Unesco Dünya kültür mirası listesinde, şirin bir Ortaçağ kenti. Prag’tan otobüs ile yol yaklaşık 3,5 saat sürüyormuş.


Kutna Hora, Prag’a 70 km uzaklıkta, tren ile yaklaşık 1 saat mesafede. 1995 yılından beri Unesco Dünya kültür mirası listesinde olan bu şehir, 13. yy dan 16. yy’a kadar Bohemya Krallığı’nın çok önemli merkezi olmuş ve Prag ile yarışş.

Bu üç şehirden gidip gelmesi en kolay Kutna Hora olduğu için, biz de Kutna Hora’yı görmeye karar verdik. Sabah saat 10:02 treni ile Kutna Hora’ya doğru yola çıktık. Tren bileti iki kişi gidiş dönüş 276 CZK – 11,5 € idi. Yolculuğumuz 55 dakika sürdü. Trenden indikten sonra, yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşle, “Virgin Mary Kilisesi”nin bulunduğu yere geldik. Hemen yakındaki turizm bürosuna uğrayıp şehir ile ilgili bilgi ve harita aldık.


Kutna Hora'nın bu kadar önemli bir yerleşim haline gelmesi, gümüş madenlerinin bol olan bir bölgede olmasından kaynaklanıyor. 13. yüzyılın sonlarında Avrupa'nın toplam gümüş üretiminin üçte biri Kutna Hora'dan geliyormuş. Ayrıca gümüş madeni paranın da burada basılmaya başlanmasıyla, Kutna Hora  Bohemya Krallığı'nın ikinci en önemli şehri haline gelmiş. 17. yy’da madenlerin tükenmesiyle önemini yitirmeye başlamış, ancak günümüzde turistik açıdan ilgi çeken bir şehir.


Aralık 1995’te “şehrin tarihi merkezi”, “St.Barbara Katedrali” ve “Virgin Mary Klisesi” Unesco'nun İnsanlık Dünya Kültür Miras Listesi'ne alınmış. Kutna Hora’da oldukça ilginç bir yer daha var, o da “Kemik Kilisesi”.

“Kemik Kilisesi”, turizm bürosuna çok yakın bir noktada, Sedlec mahallesinde bulunuyor. Kişibaşı 60 CZK – 2,5 € karşılığında bu kiliseyi gezebilirsiniz.


Burada yer alan manastır, kilise ve mezarlıktan oluşuyor. Bu kilisenin oldukça ilginç bir de öyküsü var. Manastırın baş rahibinin, kutsal topraklardan getirdiği bir avuç toprağı mezarlığın üzerine serpmesiyle, kutsal toprakların bir parçası haline geldiğine inanılan bu mezarlığa gömülmek isteyen kişi sayısı çok artmış. 14 yy.da bölgede çıkan veba salgını, iç savaşlar derken mezarlık büyümüş ve yetersiz hale gelmiş. 16. yy.da mezarlığın daraltılması gündeme gelmiş ancak mezarlığa gömülmek isteyen kişi sayısındaki artış devam ediyormuş. Daraltma çalışmaları kapsamında, eski mezarlar açılmış, çıkarılan kemikler, yaşayanlara ölümü hatırlatmak için kilisenin bahçesine ve piramit şeklinde içerisine yığılmış. 17. yy.da ilk kez kilisenin dekorunda bu kemikler kullanılmaya başlanmış, 19 yy.da ise manastırın Swarzenberg ailesinin eline geçmesiyle, Çek ahşap oymacısı Frantişek Rint tarafından kilisenin her yerinde kemiklerle süslenen bugünkü dekorasyonu yapılmış. Kilisede minimum 40 bin  insanın kemiğini bulunuyormuş. Dünyanın hiç bir yerinde eşi olmayan bu kilise, oldukça ilginç ve bir tüyler ürpertici.


Kemikli Kilise’den sonra otobüsle şehir merkezine gittik ve 60 CZK-2,5 € ücret karşılığında “St.Barbara Katedrali”nin içini gezdik. Bu katedral, Çek Cumhuriyeti’ndeki en muhteşem Gotik katedral olarak kabul ediliyormuş. Gerçekten de çok büyük ve görkemli bir yapı. 13. yy.da maden sahibi zenginler tarafından yaptırılan katedralin içinde yer alan cam mozaiklerde madencilerin yaşamları betimlenmiş.

Katedralden sonra Kutna Hora sokaklarında dolaşmaya devam ettik, Prag’ın kalabalığından sonra burası bize terkedilmiş gibi geldi, dolaşan turist grupları da olmasa neredeyse bomboştu sokaklar. Madenin önemli olduğu bu şehirde ilginç olarak bir de maden müzesi var. Gerçek maden tünellerinden geçerek yerin altında madencilerin hayatlarını merak edenler için ilginç olabilir ama bize çok cazip gelmedi.

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com

Şehri turladıktan sonra, şehir meydanında bir restoranda oturduk, pizza ve biranın yer aldığı öğle yemeğimiz için toplam 375 CZK – 15,6 € hesap ödedikten sonra, tren istasyonuna taksi ile gittik (100 CZK – 4,2 €) ve saat 15:00 treniyle Prag’a döndük. 


Kutna Hora seyahatimizin maliyeti 1.000 CZK – 40 EUR civarında tuttu, oysa otel bize bu turu kişi başı 840 CZK – 35 EUR’ya satmaya çalışştı.


www.homemadetravels.com

Bu akşam Prag’lı eski bir arkadaşım ve erkek arkadaşıyla yemek planı yapmıştık. 1999 yılında Fransa’da katıldığım workcamp’ta birçok farklı ülkeden arkadaşlarım olmuştu. Prag’lı Kira ile, hepsinden daha uzun süre iletişim halinde kalmıştık ve 2001’de Kira’nın Türkiye’yi ziyaretiyle tekrar yüzyüze görüşme fırsatımız olmuştu. Akşam yemeği için buluşma noktamız Vysocanska metro durağıydı. Metro ile giderken şehir merkezinden oldukça uzaklaşğımız izlenimine kapılmıştık. Saat 19:30 civarında, buluştuk ve metro durağına yürüme mesafesinde bir Çek Pub’ına yemeğe gittik. Yemek oldukça keyifliydi, eşim daha önce tatmadığımız tavşan eti yedi, ben ise biftek tarzı bir yemek yedim. Tavşan eti nasıldı diye merak edenleriniz olursa, tavuğa benziyordu diyebilirim. Sohbete kendimi kaptırmış olmalıyım, bu nedenle ne yemeklerin resmini çekmişim, ne de menüdeki tam adlarını not etmişim. Ertesi günün arkadaşlarım için iş günü olması sebebiyle yemekten sonra fazla takılmadan ayrıldık ve şehir merkezine döndük.

Prag’ta son gecemizde tüm gezilerimizde olduğu gibi gece fotoğrafları çekmek için şehrin sevdiğimiz yerlerini turladık. Odamıza çıkmadan önce, otelimizin zemin katındaki barda son içkilerimizi yudumladık.

Prag’a döndükten sonra, Eski Kent Meydanı’nda biraz vakit geçirdik ve otelimize uğrayıp akşam yemeği için hazırlandık.

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com

www.homemadetravels.com