Floransa’da İkinci Gün

Pazar günü sabah kahvaltımızı otelimizin en üst katında yer alan terastaki kahvaltı salonunda yaptık. Otelin en güzel yeri bence terasta yer alan kahvaltı salonu. Duomo kubbesi ve çan kulesi manzarası  kahvaltıdan daha da keyif almanızı sağlıyor.

Tsc3_2Pazar tüm günü Floransa’ya ayırdık. Tabii ki ilk olarak şehrin en önemli sembollerinden biri olan Piazza Del Duomo ile başlıyoruz.

“Duomo” yani katedral,  kentin merkezinde tüm görkemiyle yer alıyor ve rehber kitabımızın bize söylediğine göre, bugün bile kentin en yüksek yapısı olma özelliğini koruyor. Duomo’nun batısında yer alan kapılarıyla ünlü Battistero” yani “VaftizhaneFloransa’nın en eski yapılarından biriymiş. Duomo’ya bitişik olarak inşa edilmiş olan “Campanile” yani “Çan Kulesi 85 m. yüksekliğinde ye Duomo’nun kubbesinden yaklaşık 6 m. alçak.

Bu görkemli yapılara daha fazla karşı koyamıyoruz ve içlerini gezmek üzere bilet alıyoruz. Katedralin girişi ücretsiz, vaftizhanenin giriş ücreti 4€, çan kulesinin giriş ücreti ise 6 €.

Bu görkemli yapılara daha fazla karşı koyamıyoruz ve içlerini gezmek üzere bilet alıyoruz. Katedralin girişi ücretsiz, vaftizhanenin giriş ücreti 4€, çan kulesinin giriş ücreti ise 6 €.

Vaftizhaneye girerseniz, tavanı detaylı olarak incelemenizi tavsiye ederim. Ayrıca vaftizhanenin doğu kapısı gerçekten de görülmeye değer. Bu kapıda Adem ve Havva’nın cennetten kovulmaları ve benzeri 10 olay betimlenmiştir. Aynı zamanda perspektife de sahip olan motiflerdeki detaylar oldukça dikkat çekici.

Tsc3_3Gelelim 85 m. yüksekliğindeki çan kulesine.. Kulede herhangi bir asansör tesisatı olmadığı için, tabanlara kuvvet, merdivenleri tırmanmaya başlayabilirsiniz. Kuleye tırmanırken, 4 farklı kademede dinlenebilir ve manzarayı seyredebilirsiniz. En üst noktaya ulaşınca ise, kelimenin tam anlamıyla Floransa ayaklarınızın altında olacak. Çevredeki tüm yapılar sizden daha aşağıda ve sokakta dolaşan insanlar da gittikçe noktalara dönüşecekler.

Biz bu deneyimi yaşadık ve kulenin tepesine kadar çıktık. Manzaranın güzelliğine diyecek yoktu gerçekten ama bu manzaranın bize yorgunluğumuzu unutturamadığını söylemek zorundayım. Daha yorgunluğumuz geçmeden inişe geçiğimiz çan kulesinden, aşağıya vardığımızda, enerji depolamak için, kendimizi bir cafeye attık.

Floransa’da mutlaka görmeniz gereken bir diğer yer ise Piazza della Signoria“. Bu meydan adeta bir açık hava sanat galerisini andırıyor bence. Piazza della Signoria’da yer alan Palazzo Vecchio“nun (eski saray) 14. yüzyıldan günümüze geldiğini ve halen Belediye Sarayı olarak kullanıldığını anlatıyor rehber kitabımız.

Tsc3_4

Bu meydanda gözümüze hemen Michelangelo’nun ünlü Davud heykeli çarpıyor. Heykelin orjinali her ne kadar artık Galleria dell’Accademia’da sergilense de meydandaki kopyası görülmeye değer güzellikte.

Yine bu meydanda, Loggia dei Lanzi oldukça dikkat çekici. Antik Roma ve Rönesans heykellerinin sergilendiği bu açık hava mekanında yer alan heykellerin her biri bir olayı betimlemekte ve heykellerdeki detaylar gerçekten görülmeye değer.

Piazza della Signoria“dan sonra sıradaki durağımız ise, kentin en eski ve en popüler köprüsü olan “Ponte Vecchio” yani “Eski Köprü”.

Köprünün en önemli özelliği üzerinde yer alan dükkanlar. Köprü üzerinde yürürken, sağlı sollu yer alan dükkanlar nedeniyle bir sokakta yürüdüğünüzü hissedebilirsiniz.

Tsc3_6

1345 yılında inşa edilen köprünün ilk zamanlarında üzerinde, deri ve demir atölyeleri ile kasapların yer aldığını, fakat daha sonraları kötü koku ve gürültü nedeniyle bu dükkanların yerini ağırlıklı olarak kuyumculara bıraktığını kitabımızdan öğreniyoruz. Ben bu köprünün nehre ayrı bir güzellik kattığını düşünüyorum.

Ponte Vecchio’yu da keşfettikten sonra öğlen yemeği için Osteria Santo Spirito‘ya oturuyoruz.  Ağustos ayında olduğumuz ve Ağustos’un İtalyan’ların da tatili olması sebebiyle bir çok restoranın kapısında Chuiso Per Ferie yazısını görmeye gün geçtikçe alışıyoruz.

Neyseki Piazza di Santo Spirito‘da karşımıza Osteria Santo Spirito çıktı, burada hem dinleniyoruz hem de karnımızı doyuruyoruz. Ben İtalyan mutfağına has, pizza ve makarnadan sonra en çok tanınan Gnocchiyi denemeye karar veriyorum. Ana maddesi patates olan ve makarnaya benzeyen bu yemek lezzet açısından kötü olmasa da, “olsa da yesem” listesine giremedi. Hemen fiyatlar hakkında bilgi vereyim: Insalata Verde (Yeşil Salata) 6€, Pizza Formaggi (Peynirli Pizza) 7€, Gnocchi 9€, Cola 2€, Aqua Minerale 2 €.

Tsc3_7

Floransa’daki bir sonraki durağımız, Piazza de Pitti ve Palazzo Pitti”. Oldukça büyük ve görkemli bu sarayın içini ziyaret etmektense meydanda dolaşıyoruz ve birkaç fotoğraf çekiyoruz. Daha sonra tekrar “Piazza Del Duomo” ya gidiyoruz ve çevrede yer alan satıcılardan hediyelik eşyalar alıp, bir cafe de dinleniyoruz.

Floransa sokaklarını biraz daha arşınladıktan sonra otelimize döndük ve hem fazla eşyaları bıraktık hem de akşam için hazırlandık.

Akşam için otelimizde hazırlandıktan sonra, yemek için  birkaç alternatifi gezip, “Osteria All’Antico Mercato“da karar kılıyoruz.

İçeriye girer girmez dikkatimizi neredeyse tüm duvarı kaplayan resimler çekiyor. Hızlıca siparişimizi veriyoruz, aramızda eti çok sevenler olduğu için biftek (Vera bistecca nel filetto alla Fiorentina) ve makarnacılar için 2 farklı sostan oluşan spesyal bir makarna tabağı, yanına su ve house wine söylüyoruz. Hımmmm gerçekten de lezzetli olan bu yemeğin ardından, toplam 43 € hesabı ödedikten sonra biraz da gece fotoğrafları çekmek için şehri yeniden turlamaya başlıyoruz.

Ponte Vecchio, Piazza della Signoria, Duomo çevresinde bir yürüyüşle gecemizi sonlandırıp otelimize döndük.

Tsc3_8

Ertesi gün Floransa’dan ayrılış günümüz, otelden çıkış yaptıktan sonra Cinque Cento’muza atlayıp, şehirde bir de arabayla geziyoruz ve şehri tepeden seyretmek için Piazzale Michelangeloya çıkıyoruz.

Bu meydanda Michelangelo’nun ünlü Davud heykelinin bir kopyası yer alıyor. Şehir turuncu çatılarıyla, Duomo’suyla, Ponte Vecchio’suyla ayaklarımızın altında, işte biz de burada Floransa ile vedalaşıyoruz.

Sırada San Gimignano, Monteriggioni ve Siena var.

Leave a Comment

Yandex.Metrica