Roma’da ilk gün

Merdivenler üzerinde oturmuş yerel insanlar ve turistlerle dolu. Merdivenlerin başladığı meydan, Piazza di Spagna yani İspanyol Meydanı.

Merdivenler kadar popüler olan bu meydan, günün her saatinde hareketliliğini koruyor. 17. yüzyılda, İspanya’nın Papalık Büyükelçisi’nin merkezini bu meydanda kurduğunu ve bu bölgenin bir İspanyol bölgesi haline geldiğini söylüyor rehber kitabımız. Biz de, kitabımız karıştırırken merdivenlerde biraz soluklanıp, meydanın keyfini çıkardık.

ita2_2

Meydanın ortasında yer alan bir de çeşme var “Fontana della Barcaccia”.  Meydanın keyfini çıkardıktan sonra, merdivenlerin tam karşısında devam eden sokaktan yürümeye başladık. Burası “Via Condotti” olarak biliniyor ve lüks markaların yer aldığı bir alışveriş caddesi olarak göze çarpıyor. Via Condotti’den şehri yürüyerek keşfe devam ettik ve bir anda kendimizi meşhur “Fontana di Trevi”de yani “Aşk Çeşmesi”nde bulduk.

ita2_3

Fontana di Trevi, etrafı binalar ile çevrili küçük bir meydanın neredeyse tamamını kaplayan bir büyüklükte ve görkemde. Etrafı turistlerle, içi bozuk paralarla dolu bu çeşme, Roma’nın en büyük çeşmesi ve önemli sembollerinden birisi.

Çeşmeye bozuk para atma geleneğini bozmadık biz de. Çeşmenin etrafındaki merdivenlerde kendimize bir  yer bulup biraz dinlendikten sonra keşfe devam..

ita2_4

Bir sonraki durağımız Piazza Veneziave Vittorio Emanuele Anıtı. Piazza Venezia’ya hakim olan devasa anıtın İtalya’nın ilk kralı olan II: Vittoria Emanuele’ye adandığını söylüyor rehber kitabımız. Anıtın sağ ve sol en üst noktasında yer alan atlı heykeller ve tam ortasındaki kralın atlı heykeli anıtın boyutlarıyla uyumlu olarak oldukça büyük ve görkemli.

Anıtı karşımıza aldığımızda sağ tarafta kalan merdivenlerden çıkarak anıtın çeşitli kademelerinden Roma manzarasını seyrettik. Forum anıtın hemen arkasında yer alıyor. Bu nedenle anıtın arkasındaki teraslardan Forum’u ve Collosseum’u görmeniz mümkün. Bir de bu anıtın en üstüne çıkan bir asansör kulesi var anıtın arka tarafında. kişi başı 7 EUR ödeyerek asansörle yukarıya çıkabilirsiniz, biz çıkmadık o nedenle yukardan manzara hakkında malesef bilgi veremeyeceğim.

Anıtın arka tarafında Santa Maria in Aracoeli kilisesi yer alıyor ve kilisenin önünde 124 basamaktan oluşan dik bir merdiven var. Şansımıza bir kilise düğününe denk geldik. Biz de diğer turistler gibi davetlilerle gelin ve damadı göz hapsine aldık :)

ita2_5

Vittorio Emanuele Anıt’ndan sonra sırada Piazza del Campidoglio var. Michelangelo’nun tasarladığı bu meydana Cordonata adı verilen merdivenlerle çıkılıyor. Kare şekline yakın olan meydanın zemininde siyah ve beyaz taşlardan geometrik bir desen var. Meydanda “Palazza Nuovo” ve “Palazzo dei Conservatori” müzeleri bulunuyor. Biz müzelerin içini gezmedik, binalara dışarıdan bakmakla yetindik.

Piazza del Campidoglio’nun sağ tarafındaki dar yoldan meydanın arkasına geçip, Forum manzarasına bakmayı unutmayın sakın. Bu meydanda ve meydanın arkasında yine gelin ve damat’lar ile karşılaştık ve buranın şehirde fotoğraf çekimleri için tercih edilen bir meydan olduğuna karar verdik. Gelin ve damadın peşinde fotoğrafçılar onlara bizde olduğu gibi komik pozlar verdiriyorlardı :) Bir de burada süslemesini çok şirin bulduğum bir gelin-damat arabası gördük. Sizin de beğeneceğinizi umuyorum :)

Piazza del Campidoglio’dan sonra hedefimiz Colosseum ve Forum. Forum’un girişi Colosseum’un olduğu taraftan. O bölgeye Via dei Fori Imperiali’den yürüyerek gittik. Cadde üzerinde bulduğumuz pizzeria’da açlığımızı bastırdık. Yol üstünde en ilgi çekici yapı “Traianus Pazarları”ydı. Rehber kitabımız bu yapının günümüz modern alışveriş merkezlerinin antik Roma’daki karşılığı olduğunu söylüyor bize.

ita2_6

Veee işte “Colosseum”dayız.. İS 72 yılında yaptırılan ve 55 bin izleyici kapasitesine sahip olan Colosseum, vahşi hayvanların ve gladyatörlerin dövüşlerine sahne olmuş yıllarca. Günümüze gelene kadar bir kısmı tahrip olmuş olsa da görkemini hiç kaybetmemiş bence.

Colosseum ve Forum’un içine aynı biletle giriş yapılabiliyor. Bilet ücreti 12 EUR.

İçeriye girdiğimizde Colosseum’un dışarıdan daha görkemli ve etkileyici göründüğünü düşündük açıkcası. Arenanın iç kısmındaki tribünlerin büyük kısmı yıkılmış ve aşınmış durumda. Arenanın altındaki odaları da görmek mümkün iç kısımdan. Bu kısımda dövüşecek hayvanların kapatıldığı kafesler ve odalar yer alıyormuş. Dışarıdan daha görkemli olsa da iç kısımdaki havayı hissetmek için içeriyi de gezmenizi tavsiye ederim.

ita2_7

Colosseum’dan sonra Forum’u gezdik. Forum, oldukça geniş bir alana kurulu. Şehir merkezinde böyle büyük bir alanda antik Roma’nın kalıntıları bizi şaşırtsa da aslında bu yapıların çok az bir kısmı günümüze kadar gelebilmiş. Rehber kitabımız, Forum, Antik Roma’nın siyaset, ticaret ve hukuk yaşamının merkezi olduğunu söylüyor bize. Forum’da yer alan en önemli yapılar; Vesta Tapınağı, Vesta Bakireler Evi, Constantinus & Maxentius Bazalikası, Satürn Tapınağı ve Septimius Severus Zafer Takı. Forum içinde gezerken tam algılayamıyor insan, o nedenle mutlaka Piazza del Campidoglio’nun arkasından Forum’a bakmanızı tavsiye ediyorum.

ita2_8

Kısaca bahsetmek istediğim bir yer daha var aynı bölgede. Forum’un batısında Palatino olarak bilinen bu bölgede de antik kalıntılar yer alıyor. Eğer ilginizi çekiyorsa aynı biletle gezebiliyorsunuz. Biz çok detaylı olarak olmasa da, Forum’a bu bölgeden giriş yaptığımız için hızlıca gezerek Forum’a doğru yürüdük.

ita2_9

Forum ve Colosseum’dan sonra,  Arco di Costantino (Constantinus Zafer Takı)’nun altından geçerek Circus Maximus’un yanına geldik. Uzun bir çayırlık meydan görünümünde olan bu alanın, bir zamanlar antik Roma’nın en büyük stadyumu olduğuna ve 300.000 kişiyi alabilecek kapasitesinin olduğuna inanmak biraz güç.

ita2_10

Circus Maximus’un yanından Tevere Nehrine doğru yürümeye devam ettik ve Piazza della Bocca della Verita meydanına geldik. Bu meydandaki en dikkat çekici yapılar, İÖ. 2. yy tarihli, Forum Boarium tapınaklarıydı. Yuvarlak bir formda ve 12 sütundan oluşan Herkül tapınağı, Roma’da gezerken, sokakların ve mahallelerin aralarında görmeğe alıştığımız, oldukça iyi korunan tarihi yapılardandı. Tevere Nehri’nin üzerindeki Ponte Palantino’dan nehrin karşı kıyısına geçtik.

Nehrin kıyısında kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra Tevere Nehri üzerindeki Isola Tiberina adasına geçtik. Bu adada, vebayı iyileştiren Tanrı olarak bilinen Aesculapius’a adanmış bir tapınağın yer aldığını söylüyor rehber kitabımız. Bu tapınağın inşa edildiği İÖ 293 yılından bugüne, hastalar ve bu ada arasında bir ilişki kurulmuş. Adada halen bir hastanenin faaliyet göstermesi de bu açıdan oldukça ilginç aslında.

Roma sokaklarında biraz kaybolduktan sonra sıra Piazza Novano’ya gelmişti. Roma’nın en güzel meydanlarından biri olan Piazza Novana, Barok mimarinin izlerini taşıyor. Bir zamanlar bu meydanın olduğu yerde Domitianus Stadyumu’nun yer aldığını söylüyor rehber kitabımız. Oldukça büyük, keyifli ve hareketli bir meydan burası.

Meydanın tam ortasında “Fontana dei Quattro Fiumi” (Dört Nehrin Çeşmesi) çeşmesi yer alıyor. Heykeltraş Bernini’nin eseri olan bu çeşmeyi bir çoklarınız Dan Brawn’un ünlü eseri “Melekler ve Şeytanlar”tan hatırlayacaksınız. Dünyadaki dört büyük ırmak olan Ganj, Tuna, Nil ve Rio de la Plata’nın dört büyük dev ile betimlendiği çeşmenin tam orasında bir de dikilitaş yer alıyor.

Fontana dei Quattro Fiumi çeşmesi dışında, meydanın her iki ucunda da yine çeşmeler bulunuyor. Meydandaki diğer önemli yapı ise Alman kilisesi olarak bilinen Santa Maria dell’Anima”.

ita2_11

Meydan, kendi çizdikleri Roma manzaralarından oluşan tabloları satan sanatçılar, kendine özgü müzik enstrümanları çalan sokak müzisyenleri, gösteriler yapan dansçılar, parmak kuklalar ile müzik eşliğinde gösteri yapanlar, önündeki kaseye para atınca hareket eden insan heykeller ile doluydu… Yani bir turistin isteyeceği cazibeye sahip tam anlamıyla.

ita2_12

Meydandanki ressamlardan Roma’nın üç güzel yerinin resimlerini içeren (İspanyol Merdivenleri, Trevi Çeşmesi, Colleseum) bir tablo aldık 10 EUR’ya. Bu tablo şimdi evimizin duvarlarını süslüyor :)

Novana Meydanı’ndan sonra “Piazza della Rotonda”ya (Rotonda Meydanı) doğru devam ettik. Bu meydandaki en önemli yapı tabii ki “Pantheon”. Yaklaşık 2000 yıldır Roma’nın kalbinde yer alan Pantheon “bütün Tanrı’ların tapınağı” olarak anılıyor. Saat biraz geç olduğu için malesef Pantheon’un içine giremedik, içini gezmek de bir sonraki güne kalmıştı artık. Bu nedenle Pantheon ile ilgili detaylara daha sonra yer vereceğim.

Sabahtan beri Roma sokaklarını arşınladığımız için artık güzel bir akşam yemeğini  haketmiştik. Novana meydanından çok keyif aldığımız için, akşam yemeği için meydanın çevresinde yer alan restoranlardan birisine oturduk: Bar Pizzeria Novana. Deniz ürünlü spagetti ve ravioli yedik, 1 büyük su ve bira içtik. Hesap toplam 61 EUR geldi, restoran meydanda ve oldukça turistik olduğu için hesaba kuver ve bahşiş ilave edilmişti.

 

Yemekten sonra, Hadrianus Tapınağı”nın olduğu meydana geldik. İS 145 yılında yaptırılan tapınağın günümüze kadar gelen sütunlarının Roma Borsa binasının ön cephesini oluşturduğunu söylüyor bize rehber kitabımız. Modern mimarinin tarihi yapı ile nasıl uyum içinde yer aldığının güzel bir örneği aslında bu bina.

Otelimize doğru dönerken, Roma’nın gece manzaralarını da görmek istediğimizden, yolumuzu Trevi Çeşmesi’ne doğru yönelttik ve bu meydanın ve çeşmenin keyfini bir kez de gece çıkardık.

Foto Galeri 1

İspanyol Merdivenleri otelimize çok yakın olduğundan, buraya uğramadan otelimize dönmeyelim dedik. Sanki İspanyol Merdivenleri’ne uğramazsak, gözümüze uyku girmecekmiş gibi :)

 

Günümüzü, gezmeye başladığımız ilk yer olan İspanyol Merdivenleri’nde noktaladıktan sonra, tüm gün çok güzel gezmenin keyfiyle otelimize döndük.

 

 

Leave a Comment

Yandex.Metrica