All posts by admin

Pienza

Siena’nın yaklaşık 50 km. güneyinde yer alan Pienza; Siena ve yakın çevresi haritamızda “molto importante” yani çok önemli yerlerden biri olarak işaretlendiği için, biz de burayı görmek istedik.

1996 yılında UNESCO tarafından listeye alınan yerleşimlerinden biri olan Pienza, küçük, şirin ve tarihi bir kasaba. Diğer şehirlerde olduğu gibi bir Duomo’su ve meydanı var tabii ki.. Yüksek bir tepeye kurulu olduğu için, kasabada dolaşırken artık görmeye alıştığımız klasikleşen Toscana manzarasını seyrettik.

Küçük bir kasaba olduğu için buraya çok fazla vakit ayırmanıza gerek yok, ayrıca  haritanın söylediği gibi Pienza’yı o kadar da “molto importante” bulmadığımızı da söylemem gerek :)

Pienza’dan sonraki durağımız ise Montepulciano..

Montepulciano

Bir yamaçta konumlanan Montepulciano da, Pienza gibi haritamızda “molte importante” olarak işaretlenmişti. Pienza’ya yaklaşık 15 km uzaklıkta olan bu kasabayı da görmek istedik.

Toscana’nın en büyük kasabalarından biri olan Montepulciano, şaraplarıyla ün kazanmış. Pienza gibi bir tepede konumlanmış olan kasaba, Twilight serisinin New Moon filmiyle gündeme gelmişti.. Set haline gelen kasabayı ziyaret ettiğimiz tarihte, katedralin yer aldığı Piazza Grande meydanında dekorlara  rastlamıştık. O zamanlar serinin henüz ilk filmini bile izlememiştik, ancak yurda döndükten sonra her iki filmi de izledik ve Montepulciano’da geçirdiğimiz saatleri andık..

Siena’da İkinci Gün

Siena’daki ikinci günümüzde, kahvaltı sonrası şehri keşfetmeye devam ediyoruz. Piazza del Compo, Piazza del Mercato, Piazza del Duomo, Piazza del Salimbeni, Piazza d. Liberta, Piazza S. Domenico Siena‘da gezdiğimiz diğer yerler arasında..

Siena sokaklarında dolaşırken, sokaklarda çok orijinal sokak lambalarına rastladık. İşte onlardan biri yukarıdaki resimde görebileceğiniz ahşap bir fil şeklindeki sokak lambası.. Sizce de çok şirin değil mi :)

Siena’da İlk Gün

Aaahhh Siena… Seyahatimizin üçüncü günü akşam saat 18:00 civarında vardık Siena’ya, tabii ki ilk hedefimiz otelimizi bulmak. Siena’da iki gece Hotel Piccolo Il Palio‘da kalacağız. Şehir merkezine yakın ve bütçemize uygun olduğu için seçtik bu oteli. (Gecelik oda fiyatı 63 €)

Otelimiz şehrin trafiğe girişin limitli olduğu alanda kalıyor. Biraz dolaştıktan sonra otelimizi bulduk, önünde park yeri olduğunu görünce de çok mutlu olduk.  Checkin sırasında resepsiyonda konuştuğumuz sempatik bayan arabanın plakasını emniyete bildireceğini, böylece ceza ödemeken kurtulacağımızı söyledi bize, ama yine de otelin önünde park etmemize izin vermedi, bu alan sadece valizleri yükleme ve boşaltma içinmiş.

Monteriggioni

Toscana’nın en ilginç Ortaçağ kasabalarından biri olan Monteriggioni’yi koruyan 13. y’dan kalan yüksek duvarlar ve toplam 14 tane olan kuleler zamana meydan okurcasına hala ayakta. Küçük bir ücret karşılığında, duvarların üzerine çıkıp kasabayı ve çevreyi duvarlardan seyretmek mümkün.

Bu küçücük yeri görmeye ne gerek var diye düşünmeyin ve İstanbul’da yer alan birçok siteden bile daha küçük olan bu kasabayı bizim gibi siz de keşfedin..

San Gimignano

Floransa’dan yaklaşık 50 km. uzaklıkta yer alan “San Gimignanoya arabayla yaklaşık 1 saatlik bir yolculukla ulaşılabiliyor.

Floransa’dan San Gimignano’ya doğru yol alırken yolun her iki yanında da gördüğümüz ayçiçeği tarlaları bizi çağırınca, sağda dörtlüleri yakıp hemen kendimizi ayçiçeklerinin içine attık. Uçsuz bucaksız sarı tarlalar, ister istemez yüzümde gülümseye neden oluyor :)

Floransa’da İkinci Gün

Pazar günü sabah kahvaltımızı otelimizin en üst katında yer alan terastaki kahvaltı salonunda yaptık. Otelin en güzel yeri bence terasta yer alan kahvaltı salonu. Duomo kubbesi ve çan kulesi manzarası  kahvaltıdan daha da keyif almanızı sağlıyor.

Tsc3_2Pazar tüm günü Floransa’ya ayırdık. Tabii ki ilk olarak şehrin en önemli sembollerinden biri olan Piazza Del Duomo ile başlıyoruz.

“Duomo” yani katedral,  kentin merkezinde tüm görkemiyle yer alıyor ve rehber kitabımızın bize söylediğine göre, bugün bile kentin en yüksek yapısı olma özelliğini koruyor. Duomo’nun batısında yer alan kapılarıyla ünlü Battistero” yani “VaftizhaneFloransa’nın en eski yapılarından biriymiş. Duomo’ya bitişik olarak inşa edilmiş olan “Campanile” yani “Çan Kulesi 85 m. yüksekliğinde ye Duomo’nun kubbesinden yaklaşık 6 m. alçak.

Bu görkemli yapılara daha fazla karşı koyamıyoruz ve içlerini gezmek üzere bilet alıyoruz. Katedralin girişi ücretsiz, vaftizhanenin giriş ücreti 4€, çan kulesinin giriş ücreti ise 6 €.

Bu görkemli yapılara daha fazla karşı koyamıyoruz ve içlerini gezmek üzere bilet alıyoruz. Katedralin girişi ücretsiz, vaftizhanenin giriş ücreti 4€, çan kulesinin giriş ücreti ise 6 €.

Vaftizhaneye girerseniz, tavanı detaylı olarak incelemenizi tavsiye ederim. Ayrıca vaftizhanenin doğu kapısı gerçekten de görülmeye değer. Bu kapıda Adem ve Havva’nın cennetten kovulmaları ve benzeri 10 olay betimlenmiştir. Aynı zamanda perspektife de sahip olan motiflerdeki detaylar oldukça dikkat çekici.

Tsc3_3Gelelim 85 m. yüksekliğindeki çan kulesine.. Kulede herhangi bir asansör tesisatı olmadığı için, tabanlara kuvvet, merdivenleri tırmanmaya başlayabilirsiniz. Kuleye tırmanırken, 4 farklı kademede dinlenebilir ve manzarayı seyredebilirsiniz. En üst noktaya ulaşınca ise, kelimenin tam anlamıyla Floransa ayaklarınızın altında olacak. Çevredeki tüm yapılar sizden daha aşağıda ve sokakta dolaşan insanlar da gittikçe noktalara dönüşecekler.

Biz bu deneyimi yaşadık ve kulenin tepesine kadar çıktık. Manzaranın güzelliğine diyecek yoktu gerçekten ama bu manzaranın bize yorgunluğumuzu unutturamadığını söylemek zorundayım. Daha yorgunluğumuz geçmeden inişe geçiğimiz çan kulesinden, aşağıya vardığımızda, enerji depolamak için, kendimizi bir cafeye attık.

Floransa’da mutlaka görmeniz gereken bir diğer yer ise Piazza della Signoria“. Bu meydan adeta bir açık hava sanat galerisini andırıyor bence. Piazza della Signoria’da yer alan Palazzo Vecchio“nun (eski saray) 14. yüzyıldan günümüze geldiğini ve halen Belediye Sarayı olarak kullanıldığını anlatıyor rehber kitabımız.

Tsc3_4

Bu meydanda gözümüze hemen Michelangelo’nun ünlü Davud heykeli çarpıyor. Heykelin orjinali her ne kadar artık Galleria dell’Accademia’da sergilense de meydandaki kopyası görülmeye değer güzellikte.

Yine bu meydanda, Loggia dei Lanzi oldukça dikkat çekici. Antik Roma ve Rönesans heykellerinin sergilendiği bu açık hava mekanında yer alan heykellerin her biri bir olayı betimlemekte ve heykellerdeki detaylar gerçekten görülmeye değer.

Piazza della Signoria“dan sonra sıradaki durağımız ise, kentin en eski ve en popüler köprüsü olan “Ponte Vecchio” yani “Eski Köprü”.

Köprünün en önemli özelliği üzerinde yer alan dükkanlar. Köprü üzerinde yürürken, sağlı sollu yer alan dükkanlar nedeniyle bir sokakta yürüdüğünüzü hissedebilirsiniz.

Tsc3_6

1345 yılında inşa edilen köprünün ilk zamanlarında üzerinde, deri ve demir atölyeleri ile kasapların yer aldığını, fakat daha sonraları kötü koku ve gürültü nedeniyle bu dükkanların yerini ağırlıklı olarak kuyumculara bıraktığını kitabımızdan öğreniyoruz. Ben bu köprünün nehre ayrı bir güzellik kattığını düşünüyorum.

Ponte Vecchio’yu da keşfettikten sonra öğlen yemeği için Osteria Santo Spirito‘ya oturuyoruz.  Ağustos ayında olduğumuz ve Ağustos’un İtalyan’ların da tatili olması sebebiyle bir çok restoranın kapısında Chuiso Per Ferie yazısını görmeye gün geçtikçe alışıyoruz.

Neyseki Piazza di Santo Spirito‘da karşımıza Osteria Santo Spirito çıktı, burada hem dinleniyoruz hem de karnımızı doyuruyoruz. Ben İtalyan mutfağına has, pizza ve makarnadan sonra en çok tanınan Gnocchiyi denemeye karar veriyorum. Ana maddesi patates olan ve makarnaya benzeyen bu yemek lezzet açısından kötü olmasa da, “olsa da yesem” listesine giremedi. Hemen fiyatlar hakkında bilgi vereyim: Insalata Verde (Yeşil Salata) 6€, Pizza Formaggi (Peynirli Pizza) 7€, Gnocchi 9€, Cola 2€, Aqua Minerale 2 €.

Tsc3_7

Floransa’daki bir sonraki durağımız, Piazza de Pitti ve Palazzo Pitti”. Oldukça büyük ve görkemli bu sarayın içini ziyaret etmektense meydanda dolaşıyoruz ve birkaç fotoğraf çekiyoruz. Daha sonra tekrar “Piazza Del Duomo” ya gidiyoruz ve çevrede yer alan satıcılardan hediyelik eşyalar alıp, bir cafe de dinleniyoruz.

Floransa sokaklarını biraz daha arşınladıktan sonra otelimize döndük ve hem fazla eşyaları bıraktık hem de akşam için hazırlandık.

Akşam için otelimizde hazırlandıktan sonra, yemek için  birkaç alternatifi gezip, “Osteria All’Antico Mercato“da karar kılıyoruz.

İçeriye girer girmez dikkatimizi neredeyse tüm duvarı kaplayan resimler çekiyor. Hızlıca siparişimizi veriyoruz, aramızda eti çok sevenler olduğu için biftek (Vera bistecca nel filetto alla Fiorentina) ve makarnacılar için 2 farklı sostan oluşan spesyal bir makarna tabağı, yanına su ve house wine söylüyoruz. Hımmmm gerçekten de lezzetli olan bu yemeğin ardından, toplam 43 € hesabı ödedikten sonra biraz da gece fotoğrafları çekmek için şehri yeniden turlamaya başlıyoruz.

Ponte Vecchio, Piazza della Signoria, Duomo çevresinde bir yürüyüşle gecemizi sonlandırıp otelimize döndük.

Tsc3_8

Ertesi gün Floransa’dan ayrılış günümüz, otelden çıkış yaptıktan sonra Cinque Cento’muza atlayıp, şehirde bir de arabayla geziyoruz ve şehri tepeden seyretmek için Piazzale Michelangeloya çıkıyoruz.

Bu meydanda Michelangelo’nun ünlü Davud heykelinin bir kopyası yer alıyor. Şehir turuncu çatılarıyla, Duomo’suyla, Ponte Vecchio’suyla ayaklarımızın altında, işte biz de burada Floransa ile vedalaşıyoruz.

Sırada San Gimignano, Monteriggioni ve Siena var.

Floransa’da İlk Gün

Seyahatimizin ilk iki gecesini Floransa’da Hotel Panorama’da geçirdik.

Tsc2_2Hotel Panorama, Duomo meydanına yaklaşık 750 m. uzaklıkta. Şehir merkezinde bir çok yol trafiğe kapalı (Zona Traffico Limitato) olduğu için, otelimizin yeri, park yeri bulmamız açısından avantajlıydı.

Seyahat öncesi araştırmalarımızda, İtalya’da otoparklara oldukça fazla para harcayacağımız kanısına varmıştık. Oysa ki, pazar günleri park yerleri ücretsiz oluyormuş. Sizin de aklınızda bulunsun..

Eşyalarımızı odamıza bırakıp, hazırlandık ve Floransa sokaklarını keşfe çıktık. Saat itibariyle ilk keşfimiz, karnımızı doyurabileceğimiz bir yer bulmak yönünde oldu :)

Seyahat öncesi hazırlıklar kapsamında, tripadvisor.com‘um katkılarıyla, gezeceğimiz hemen hemen tüm yerler için “nerede kaliteli ve ekonomik olarak karnımızı doyurabiliriz” sorusundan hareketle seçtiğimiz bazı restoranlar vardı.

Floransa’daki ilk gecemizde yemeğimizi Trattoria Neronede yedik.  Trattoria Nerone oldukça popüler bir mekan ki zor yer bulabildik ve sipariş verebilmek için, garsonun ilgisini çekmek,  ekstra çaba harcamamızı  gerektirdi.

Vardığımızda çok acıkmıştık, menüden seçtiklerimiz bizi hayal kırıklığına uğratmadı ve keyifli bir akşam yemeği yedik. Fiyatlar hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse; başlangıçlardan Mozarella ve domatesli atıştırma tabağı 6 €, Fettucine Alfredo 7 €, Dana Bonfile 12 €, Orta Boy Bira 4 €, 1 lt Aqua Minerale 3 €.

Tsc2_3Yol yorgunu olduğumuz için gece çok gece kalmadan, biraz şehri keşfettikten sonra otelimize döndük.

İstanbul, Milano, Parma, Modena, Floransa

8 ağustos cumartesi sabahı 08:05 uçağı ile Atatürk Havalimanı’ndan havalandık, İtalya saatiyle 10:30 civarında Milano’ya indik. Valizlerimizi aldıktan sonra daha önce yapmış olduğumuz rezervasyonla tüm seyahat boyunca bizimle gezecek olan arabamızı teslim almak için AVIS ofisine uğradık. Formları doldurduk, evrak işlerini bitirdik, rezervasyon sırasında en ekonomik sınıf arabayı seçmiştik, bu nedenle aslında bize ne marka ve model bir araç vereceklerini bilmiyorduk. Bizimle ilgilenen görevli iki seçenek sundu bize Ford Ka ya da Fiat Cinquecento.

Ford Ka’yı biliyoruz ama Fiat Cinquecento da neydi diye birbirimize baktık eşimle, ben yarım yamalak İtalyanca’m ile cinquecento’nun 500 olduğunu farkettim, hadi dedik bilmediğimiz modeli seçelim ve Fiat 500 istediğimizi söyledik görevliye. AVIS ofisinden ayrılmadan önce tabii ki görevliden bir de İtalya haritası rica ettik. Arabanın anahtarını aldık, park yerini öğrendik, havaalanının içinde kısa bir yürüyüşten sonra kiralık araçların park yerine ulaştık. Herşey o kadar profesyonel ki.. Avis ofisinden araç park yerlerine nasıl gidilir haritası bile var. Kıpkırmızı şirin arabamız bizi bekliyordu :) Gördüğümüz anda sevdik cinquecento’yu Arabaya yerleştik, haritamızı açtık ve İtalya maceramıza başladık..

Malpensa Havalimanı’ndan saat 11:00 civarı yola çıktık, güzergahımız A1 otoyolunu takip ederek Piacenza, Parma, Modena ve Bologna’dan geçerek Floransa’ya ulaşmaktı.

Dönüş günümüzde vaktimiz kalırsa Milano’yu gezmeyi planlamıştık, bu nedenle Milano’ya hiç uğramadan otoyoldan devam ettik. İtalya’da otoyollarda Autogrill isminde zincir benzin istasyonları ve mağazalar var. Yolda bunlardan birine uğradık ve ihtiyaç molası verdik. Yeri gelmişken Autogrill’deki fiyatlar konusunda da kısa bir bilgilendirme yapayım: Su ( 75 cl 1,70 €), Sakız (1,60 €), Cafe Zero (2,50 €)

Tsc1_2

İlk durağımız Parma’ya saat 13:30 civarında ulaştık. Malpensa Havalimanı – Parma arası yaklaşık 180 km. Parma’da arabamızı nehir (Torrente Parma) kenarındaki yola park ettik. Nehir diyorum ancak nehrin çoktan kuruduğunu da söylemek gerek. Kısa bir yürüyüşle “Piazza della Pace” meydanına vardık, meydanı dolaştık, Via Giuseppe Garibaldi’de yer alan küçük bir Pizzeria’da 2 dilim pizza ve içecek birşeyler alıp meydandaki çimlerde oturarak atıştırdık.

Pizzeria’lar hızlıca atıştırmak isteyenler ve öğle yemeğine fazla para harcamak istemeyenler için ideal alternatifler. Türkiye’deki döner büfeleri gibi, hızlıca pizzanızı seçip, dilim elinizde yola devam edebiliyorsunuz. Parma’da Napoliten Pizza’nın dilimi 2 €, Cola 1,50 €.

“Piazza della Pace” den sonra, “Piazza Duomo”ya devam ettik, rehber kitabımız bize, Parma’daki Duomo’nun kuzey İtalya’daki en büyük katedrallerinden biri olduğunu söylüyor. Bu meydanda ayrıca Duomo’nun yanında Vaftizhane’yi Çan Kulesi’ni de gördük. Daha sonra gezeceğimiz şehirlerde de katedrallerin yanında vaftizhane ve çan kulesini gördükçe bu üçlüye daha çok alışıyoruz.

 “Piazza Duomo”da birkaç resimden sonra, çok fazla oyalanmadan, arabamıza döndük, şehri bir de arabayla turladık, Floransa’ya doğru yolumuza devam etmeye hazırız. Parma hakkında daha detaylı bilgiye ihtiyacınız varsa, buradan ulaşabilirsiniz.

Tsc1_3Parma’dan sonraki durağımız ise “Modena”. Modena, ünlü İtalyan otomobilleri Ferrari ve Maserati’nin üretildiği şehir ve ayrıca Pavarotti’nin doğum yeri. Floransa’ya yolumuz uzun olduğu için, Modena’da arabayla hızlı bir şehir turu yapıyoruz. Şehrin 20 km güneyinde yer alan Ferrari fabrikasının “Museo Galleria Ferrari” ismiyle müzeye dönüştüğünü yine kitabımızdan öğreniyoruz ancak, müze ziyaretini bir başka İtalya seyahatimize bırakıyoruz. Ferrari meraklıları buradan detaylı bilgi alabilir.

Modena’dan sonra Bologna üzerinden Floransa’ya doğru otoyoldan yola devam ettik. Floransa’dan önce yolda uğramayı planladığımız bir yer daha var: “Barberino Designer Outlet”. Designer Outlet’ler bu seyahatimiz boyunca merak ettiğimiz ve görmek istediğimiz yerlerdendi. Saat 17:00 civarında Barberino Designer Outlet’te vardık.

Floransa’ya 30 km uzaklıkta, Bologna – Floransa A1 otoyolunun, Barberino di Mugello çıkışında yer alan Designer Outlet, bir alışveriş merkezinden oldukça farklı. Öncelikle, açık havada, sokakta alışveriş yapar gibi tasarlanmış, bir ya da iki katlı dükkanların yan yana yer aldığı, meydanların da bulunduğu bir alışveriş semti havasında. Açık hava olması ve sokak konsepti ile tasarlanması İzmir’deki Forum Bornova’yı çağrıştırıyor bize.

Tsc1_4Barberino Designer Outlet’e gelinceye kadar gezdiğimiz Parma ve Modena’da sokaklarda o kadar az insan vardı ki, insanlar nerede diye sormuştuk birbirimize, oysa, Designer Outlet’te hem otoparkın kalabalığı hem de sokakların yoğunluğu insanların alışverişte olduğu cevabını verdirdi bize. Birçok ünlü markanın dükkanlarını yanyana bulabileceğiniz designer outlet’te biz alışveriş yapmadık, etrafımızı tanıma ve anlama merakıyla hızlıca gezindik sadece. Bu tarz şehir dışında yer alana alışveriş merkezlerine turistleri de çekebilmek için Floransa’dan günübirlik turlar olduğunu da daha sonra öğrendik. Alışverişe meraklıysanız ve henüz Türkiye’de olmayan Designer Outlet’leri merak ediyorsanız “Barberino Designer Outlet”in internet sitesini ziyaret ederek daha fazla bilgi alabilirsiniz.

Barberino Designer Outlet’ten sonra, varış hedefimiz olan “Floransa”ya doğru devam ettik, otelimizi bulmak için şehirde biraz turladık, saat: 19:00 civarında ilk iki gecemizi geçireceğimiz Hotel Panorama’ya vardık.

 

İtalya – Toscana

2009 yılında 8-16 Ağustos tarihleri arasında canım eşim ile birlikte, 8 gece 9 günlük, çok güzel ve özel bir İtalya- Toscana seyahati yaptık. Yazının Devamı…

Yandex.Metrica