Güne erken başladık, ilk hedefimiz, otelimize en yakın olan “Wat Pho” tapınağıydı. Ama öncesinde otelimizin altında yer alan cafede hızlı bir kahvaltı yaptık, 2 kahve ve peynirli tost 250 baht (7,6$)
“Wat Pho” ya da daha yaygın bilinen ismiyle “Yatan Buda” Bangkok’un en büyük ve en eski tapınağıymış.
15 metre yüksekliğinde 46 metre uzunluğunda, sağ kolunun üzerinde uzanmış, tabii ki altın rengi bir Buda heykeli tapınağın en önemli öğesi.
Wat Pho tapınağına giriş kişibaşı 100 baht (3 $).
Giriş kapısına en yakın bina, içinde yatan Buda’nın yer aldığı bina. Girişte ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekiyor, dağıtılan bez poşetler çok işe yarıyor.
Tapınaklarda kıyafetler de önemli, askılı bluz ve şort giyilmemesi gerekiyor, yanınızda ince bir gömlek bulundurursanız yararlı olacaktır.
Gömleğimizi giyip ve ayakkabılarımızı çıkardıysak, içeriye girebiliriz artık..
Buda’nın kafası giriş kapısının olduğu tarafta, elini de kafasının altına almış, tüm görkemiyle ziyaretçileri karşılıyor. Buradan girip, Buda etrafında bir U turu atıp, diğer kapıdan çıkabiliyorsunuz.
Buda’nın ayakları da oldukça önemli, 3 metre yüksekliğinde ve 4.5 metre enindeki ayakların altında sedef kakma ile yapılmış 108 uğurlu sembol bulunuyor.
Yatan Buda’nın arkasına doğru döndüğünüzde, 20 bahta 108 adet bozuk para alıp, 108 kasenin her birine teker teker bu paraları bırakabilirsiniz. Şans getirdiğine inanılıyormuş.
Wat Pho’da göreceğiniz diğer önemli noktalardan biri “Buda heykelleri” Tapınağın iç ve dış avlusunda yer alan heykeller sayıca 400’ün üzerinde.
Heykellerin önünde bir Budist rahip ve onunla konuşan insanlarla karşılaşabilirsiniz siz de..
Thai tıp öğretisinin temeli olan Thai masajının öğretildiği ve yapıldığı bir merkez olan “Wat Pho Geleneksel Masaj Okulu” 1955 yılından itibaren Wat Pho kompleksinin içinde yer alıyormuş. Ayrıca, Tayland Eğitim Bakanlığı’nin onay verdiği ilk tıp okulu olma özelliği de var. Eğer masaja meraklıysanız ve eğitimini almak isterseniz 30 saatlik Thai masaj kursunun fiyatı 9.500 baht (290 $)
Buraya kadar gelip masaj yaptırmamak olmaz. Sokakta yaptıracağınız masajlara açık ara fark atacak bu masaj. Tavsiyem, Wat Pho gezinizi günün sonuna bırakın ve tüm günün yorgunluğunu bir saatlik masajla atın. Oohh misss misss :)
Geleneksel Thai masajı fiyatları şöyle ; 30 dakika Thai masajı 260 baht, 1 saat Thai masajı 420 baht, 30 dakika ayak masajı 280 baht, 1 saat ayak masajı 420 baht.
Biz 1 saatlik Thai masajını seçtik ve oldukça memnun kaldık :) Burası o kadar popüler ki masaj için sıra beklemeniz gerekebilir, benden söylemesi..
Wat Pho kompleksinde yer alan binalardan birinde, bağdaş kurmuş oturan Buda ile karşılaşacaksınız..
Genel olarak tapınaktaki binalar arasında dolaşmak keyifli, binalar ve çatıları o kadar süslü ki, güzel fotoğraflar çekeceksiniz siz de..
Budizm ile ilgili figürler göreceksiniz Wat Pho kompleksinin içinde..
Wat Pho gezimiz bittikten sonra sıra, hemen yanındaki “Grand Palace”a gelmişti.
Bir çok yerde okumuş olabileceğiniz ve hatta arkadaşlarınızdan duymuş olabileceğiniz dolandırıcılık ile ilgili bilgi vereyim ben de.
Grand Palace etrafında, “bugün burası kapalı, yakında çok güzel başka bir yer var, gelin sizi oraya götüreyim, ucuza güzel mücevherler de alabilirsiniz” gibi cümlelerle turistleri kandırıp bu yolla para kazanmak çok yaygın olmuş Bangkok’ta. Bize kimse böyle yanaşmadı.
Ayrıca Grand Palace’ın etrafını çevreleyen duvarlar üzerindeki hoparlörlerden devamlı, “Grand Palace haftanın şu günleri şu saatler arasında açıktık, giriş kapısı şurdadır” benzeri anonslar yapılıyordu. Herhalde hükümet böyle bir önlem almış bu dolandırıcılığa karşı.
Yanlış hatırlamıyosam Grand Palace içinde yiyecek içecek alabilecek bir yer yoktu. Yine de emin değilim, bir bakın, sorun girmeden. Acıkırsanız giriş kapısının tam karşısında Subway var, hızlı ve lezzetli bir atıştırmalık olacaktır.
Grand Palace’a giriş ücreti kişibaşı 500 baht (15 $). Girişte çok sıkı kıyafet uygulaması var. Wat Pho’ya göre daha sıkı, Wat Pho’da erkekler şort ile gezebilirken, Grand Palace’da izin yok.
Ana kapıdan girince hemen sağda, ücretsiz kıyafet ödünç alabiliyorsunuz ancak çok sıra varsa, ana kapının tam karşısında ucuza kiralama yapan dükkanlar var, aklınızda olsun. Biz kiraladık, hiç de sorun olmadı.
Bir tavsiye daha, bu kıyafet işini önce halledin, ana kapıdan geçip biletli geçişin yapıldığı kısma kadar yürüyüp geri dönmek zorunda kalabilirsiniz. Bir bakalım belki gireriz demeyin, herkeste olan o filli şalvarlardan giyilecek başka yolu yok :)
Grand Palace yani Büyük Saray, kral ve kraliçeye ev sahipliği yapıyor, aslında burada yaşamasalar da, taç giyme töreni, cenazeler, düğünler vb. kraliyet ailesini ilgilendiren bir çok etkinlik burada düzenleniyormuş.
Grand Palace’ın içinde yer alan “Wat Phra Kaew (Zümrüt Buda Tapınağı)” buradaki en önemli yapı. Oldukça süslü ve şık bir mimariye sahip tapınak binaları güzel fotoğraf kareleri sunacak emin olun.
Grand Palace gezimiz bittikten sonra, Maha Rat caddesinde yanyana kurulmuş tezgahlar arasında yürüdük. Burası “amulet market” olarak geçiyor.
Bir çeşit nazarlık ya da muska anlamındaki bu küçük parçaları seçen kolleksiyoncular ya da Budist rahipleri görebilirsiniz.
Günümüzün geri kalanında Çin mahallesine gitmeye karar verdik. Madem nehir kıyısına yakınız, vapura binelim dedik. Bir bilet aldık bindik, bu vapur sadece karşı kıyıya geçiyormuş, ordan da bir başka vapura bindik, turistik noktalarda duran cinsten, nehirde keyifli yolculuk sonrasında Çin Mahallesi durağında indik ve sokakları arşınlamaya başladık.
Biraz Tahtakale, biraz Mahmutpaşa, bolca karmaşa.. işte Çin Mahallesi bunlardan ibaret :)
Ana caddede bolca Çinçe tabela göreceksiniz..
Çin mahallesi, çok önemli bir tapınağı sınırları içinde barındırıyor: “Wat Traimit”. Bu tapınak “Altın Buda Heykeli”ne ev sahipliği yapmasıyla ünlü. Dünyanın en büyük saf altın Buda heykeli bu tapınakta yer alıyor. Ne kadar büyük derseniz, 3 m yüksekliğinde ve 5,5 ton ağırlığındaymış.
13. yy.’da yapılan heykel, ülke yönetiminin zayıfladığı bir dönemde hırsızlık ve yağmacılığa karşı koruma amaçlı alçıyla kaplanmış. Nasıl gizli bir operasyon yürütüldüyse, kimse hadi kötü günler bitti, gerçek altın Buda’yı gün yüzüne çıkaralım dememiş. 1955’te şu an bulunduğu tapınağa taşınırken yanlışlıkla düşürülen Buda’nın alçısı kırılınca, esas altın Buda ortaya çıkmış.
Pırıl pırıl parlayan Buda’ya selam çaktıktan sonra açıkan karnımızı dinleyerek Çin mahallesindeki bir deniz ürünleri restoranına oturduk. Menümüzde, noodle ve ızgara jumbo karides vardı.
Oldukça lezzetli yemek sonrasında bir tuktuğa atladık (250 baht/7,5 $) ve otelimize çok yakın olan “Amorosa”nın en üst terasında günbatımına yetiştik, tam karşımızdaki “Wat Arun” tapınağını seyrettik.
Amorosa’nın girişi, otelimizin anahtarını almaya gittiğimiz the Deck Restoran’dan. Yukarıya doğru tırmanmanız gerekiyor, ilk bir iki katta restoran kısmı var, durmayın devam edin ve en üstteki teras barına vardığınızdan emin olun :) Yer bulmanız pek mümkün değil benden söylemesi. Biz merdivenlerin başında kendimize ayakta bir yer bulduk. Wat Arun’a karşı biralarımızı yudumlarken, manzaranın tadını çıkarıp, güzel kareler yakaladık..
Madem yeri geldi biraz da Wat Arun’dan bahsedeyim.. Lonely Planet rehber kitabımıza da kapak olan bu tapınak, ziyaretçilerin tırmanabildiği birkaç tapınak arasında yer alıyormuş. Aynı zamanda şafak tapınağı olarak anılmasının sebebi ise, adını Hindu şafak tanrısı Aruna’dan almasıymış. 82 metre yüksekliğindeki ana kulenin etrafında dört tane küçük kule var, hava karardıkça, tapınağı aydınlatan ışıklar yanmaya başlıyor ve manzara daha da güzel oluyor :) Biz gidip içini gezmedik, karşıdan seyretmek yetti bize.
Bol tapınak gezmeli bu yorucu güne biraz otelde dinlenerek ve gece için enerji depolayarak devam ettik.
Gece için planımız “Khao San Caddesi”ni keşfetmek. Otelimizden Khao San Road’a gitmek için tuktuğa bindik ve 150 baht (4,5 $) ödedik.
“Khao San Caddesi” zemin katlarda yanyana restoranların, kafelerin, hediyelik eşya mağazalarının, masaj salonlarının ve barların yer aldığı, üst katlarda ise hostellerin ve otellerin olduğu bir bölge. Sırtçantalılar için cennet olarak da adlandırılıyor :)
Caddede kurulan yemek standlarından birşeyler atıştırabilirsiniz. Bizim tercihimiz noodle ve birkaç çöpşiş oldu. Noodle 50 baht (1,5 $), çöpşişlerin tanesi 10 baht (30 cent)
Sokakta pişen yemeklerden alırken ister istemez bir tedirginlik oluyor insanda, acaba mideyi bozar mıyım diye.. Biz midemizi bozmadık çok şükür, yediklerimiz de oldukça lezzetliydi :) zaten Bangkok kocaman bir açık hava mutfağı ve yemekhanesi. O kadar çok sokakta yemek pişiriliyor ki şehrin kokmasının sebebi de bu.
Caddeyi turlayıp kendimize canlı müzik yapan bir sokak barı seçtik. İsmi Ohbar olan bu mekanda, içeride kimse var mıydı bilmiyorum ama sokağa dizilen masalar ve sandelyelerin tamamı doluydu ve güzel canlı müzik vardı.
Bir yandan street food’larımızı yerken, bir yandan da buralarda moda olan “kova mohito”muzu içtik. Ancak naneleri çok küçük küçüktü ve ezilmişti, vasat bir mohito olduğunu söylemeliyim ama sunum eğlenceliydi :)
Bildiğiniz çocukların sahilde kumla oynadıkları plastik kovalarda, içinde üç beş pipet ile içki servisi var Khao San Caddesi’nde :) Bucket mohito 300 baht (9,1 $), büyük bira 120 baht (3,6 $), küçük bira 70 baht (2,1 $)
Böylece geceyi Khao San Caddesi’nde noktaladık..
Sıra bir sonraki günde..
