Bangkok’a veda günü.. (bangkok 3)

Sabah kalkıp valizlerimizi toparlayıp otelden check-out yaptık. Planımızda Jim Thompson’ın Evi’ni gezmek vardı. Ama ilk önce kahvaltı etmemiz gerekiyordu. 

Otele yakın Aromd Cafe’ye oturduk. Birer americano (65 baht/2$) yanında margarita pizza (200 baht/6$), tavuklu sandviç (160 baht, 4,9$) yedik. Kahvaltı biraz da öğle yemeği gibi oldu aslında ve tahminimizden uzun sürdü.

Sıra günün planı olan Jim Thompson’ın Evi’ne gitmekteydi. Bir tuktuğa atladık ve 200 bahta (6$) hedefimize vardık.

IMG_2705

Müze evin girişi kişibaşı 100 baht (3$), rehberli turlarla evin içini gezmeniz mümkün. Burada önemli bir detay paylaşacağım, biletinizi alır almaz, rehberli tur için adınızı yazdırın. Biletinizin üzerine en yakın turun saatini yazıp geri verecekler. Turlar belli kişi sayısı ile yapılıyor, burası da turistik bir yer olduğu için sıra beklemeniz gerekecek.

Biletinizi alıp tur saatinizi netleştirdikten sonra kalan vakitte, oldukça güzel ürünlerin yer aldığı ve mutlaka birşeyler almak isteyeceğiniz hediyelik eşya mağazasında ve evin bahçesinde vakit geçirebilirsiniz. Biz bilet alırken, bu detaya dikkat etmeden, önce hediyelik eşya mağazasını gezdik, sonra da tur saati için 40 dk beklemek zorunda kaldık.

IMG_2691

Evin içinde ayakkabı ile gezmeye ve fotoğraf çekmeye izin yok. Bahçesinde ise istediğiniz kadar fotoğraf çekebilirsiniz. Rengarek ipek ipliklerin yer aldığı tezgahındaki kız sizden gülümsemesini esirgemeyecek :)

Peki kim bu Jim Thompson ? Amerikalı bir tüccar olan Jim, Tay ipeğini tüm dünyaya tanıtan kişi olarak biliniyor. Aslen mimar olan Jim, II. Dünya Savaşı sırasında orduya katılıyor ve İtalya, Fransa, Kuzey Afrika ve Asya’da görev alıyor. Savaş bittikten ve ordudan ayrıldıktan sonra Tayland’a olan sevgisi ve ilgisiyle ülkeye geri dönüp burada yaşamaya başlıyor. Tay ipeğinin kalitesini tüm dünyaya tanıtıyor ve ipek tüccarı oluyor. 1967 yılında Malezya’da çıktığı orman yürüyüşünden dönmüyor ve kayıplara karışıyor.

IMG_2708

Müze olarak hizmet veren evi de aslında geleneksel Tayland mimarisini yansıtan altı farklı evin bir araya gelmesiyle inşa edilmiş. Rehber eşliğinde gezmesi oldukça keyifli ahşap bir ev burası.

IMG_2709

Taylandlıların evlerinin bahçesinde yer alan “mini ev”, onların deyişiyle “ruh evi” de vardı bahçenin bir köşesinde. Bu evler, ruhlar için bir barınak olarak yapılıyormuş ve ruhlara adak olarak yemekler ve içecekler bırakılıyormuş bu evlere. Güzel ve şirin görünen bir adet :)

IMG_2724

Jim Thompson’ın Evi’ndeki gezimizden sonra yürüyüş mesafesindeki Siam Square bölgesini keşfetmeye karar verdik.

Ana caddede biraz yürüdükten sonra ilk uğradığımız alışveriş merkezi “MBK Center” oldu. Zaten karşıdan karşıya geçmek istediğinizde üst geçitler direkt alışveriş merkezlerinin içerisine çıkıyor.

Sonrasında biraz da “Siam Square” olarak bilinen sokaklarda yürüdük, kayda değer pek birşey yoktu, küçük ve bakımsız mağazalar ve binalar vardı. Dükkanların bir kısmı da kapalıydı.

Ana yoldan karşıya geçip kendimizi Bangkok’un ilk alışveriş merkezi olan “Siam Center”da bulduk. 1976 yılında açılmış olan bu alışveriş merkezi, alçak kat yüksekliği ve tavanda görünen tesisatları ile aklımda kaldı.

Siam Center’dan direkt yandaki alışveriş merkezi Siam Paragon‘a geçtik. Yaklaşık 400 bin m2’lik mağaza alanı ile, burası Bangkok’un en lüks alışveriş merkezi olmalı, Armani, Gucci, Chanel, Hermes ne kadar lüks marka varsa hepsi burda.. Alışveriş çılgınlarına duyurulur :)

Hızlı bir turdan sonra yavaştan havaalanı yolculuğumuza başlamaya karar verdik..

Siam Paragon alışveriş merkezinin önünde taksi sırası çok olunca biraz ileriye yürüyüp bir tuktuk’a binelim dedik, 50 m bile gitmeden kırmızı ışıkta durunca, tuktuk şöforu bizi “vaktim yok bir arkadaki tuktuk’a geçin” diyerek indirdi. Bir arkadaki tuktuğun da arkasında boş bir taksi görünce hemen atladık. İlk önce otele oradan da havalimanına doğru gitmek istediğimizi söyledik. Taksi şoförünün İngilizcesi biraz az olunca, tahminimizce kızını aradı ve bizimle konuşturdu, tam olarak nereye gitmek istediğimizden emin oldu. Bu arada taksimetreyi açtırmayı ihmal etmedik.

Sabah tuktuk ile Jim Thomson’un evine 200 bahta gitmiştik, otele vardığımızda ise taksimetre sadece 75 baht gösteriyordu.

Tuktuk kısa mesafede pratik, eğlenceli ve bulması kolay olsa da fiyat olarak taksimetreli taksilerin minimum iki katı. Bu arada, bazı taksi şoförleri de taksimetreyi açmak istemiyor ve tuktuk gibi sabit bir fiyata anlaşmak istiyorlar, bu sebeple taksiye binince mutlaka taksimetreyi açtırmak önemli, taksimetre açılış rakamı 35 baht.

Otelden valizleri alıp yola devam ettik, bir yandan da pocket guide’dan rotamızı takip ediyorduk. Benzin almak için durduk, neredeyse 15-20 taksi vardı benzin istasyonunda ve benzin almak için sıradaydı hepsi. Acaba şehirdeki en ucuz benzin istasyonu burası mı diye düşündük. Benzin aldıktan sonra geldiğimiz yolun bir kaç üst paralelinden otoyola bağlandık ve havaalanına doğru gitmeye başladık. Bu benzin alma olayı taksicinin bizi biraz dolaştırmasına sebep oldu. Otoyolda iki gişeden geçtik, 50 ve 25 baht olmak üzere iki kere ücret ödedik.

Sonunda havalimanına vardığımızda, saat 16:00’e geliyordu, taksimetre ise 409 bahtı (12,5$) gösteriyordu. Geldiğimiz o kadar yolu düşününce, tuktukların ne kadar pahalı olduğu sonucuna kez daha varmış olduk.

Bangkok’tan Samui’ye uçağımız Suvarnabhumi Havalimanı’ndan, Bangkok Airways ile saat 17:15’teydi. Uçak biletine iki kişi toplam 304$ ödedik. Havalimanına girişte bir güvenlikten geçilmiyor, online checkin de yapmış olduğumuz için, kolayca işlemlerimizi tamamladık, böylece seyahatimizin 5. uçağına da sorunsuzca yetişmiştik :)

Bangkok Airways uçuşlarında yemek servisi var, ama biz havalimanında çok acıkıp kendimizi Burger King’te bulduğumuzdan, uçakta sadece kahve ile yetindik :)

Şimdilik Bangkok’tan bu kadar, sırada tatilimizin üçüncü etabı olan Samui var :)

 

Leave a Comment

Yandex.Metrica