Barcelona’da ilk gün..

Barselona’daki ilk günümüze oteldeki açık büfe kahvaltıyla başladık ve sonrasında kendimizi sokaklara attık. İlk önce sahil tarafına doğru yürüdük, Maritim ve Drassanes Müzesi yani denizcilik müzesinin çevresinden dolaşarak La Rambla’nın sonunda yer alan “Colomb Anıtı”nı gördük.

esp1_2

Cenovalı denizci ve kaşif olan Cristof Colomb, 1452 yılında Atlantik Okyonusu’nu aşarak Kuzey Amerika’ya ulaşmıştır ve Amerika’nın kaşifi olarak değerlendirilir. 1888’de açılan 60 metre yükseklikteki Colomb Anıtı, 1493’te Christof Colomb’un Amerika dönüşünde ilk ayak bastığı yere dikilmiş. Anıtın üzerinde Colomb’un bir heykeli var, sağ eliyle uzakları, Yeni Dünya’yı gösteriyor.

Colomb Anıtı’nı arkamıza alıp La Rambla Caddesi’ne doğru yürüdük. 1,2 km uzunluğundaki bu cadde o kadar keyifli ki, caddenin ortasındaki ağaçlarla çevrili yaya yolu büfeler, çiçekciler, cafeler ve hediyelik eşya tezgahları ile dolu. Tabii ki bir de canlı heykeller var caddeyi daha da eğlenceli hala getiren.

La Rambla’da biraz yürüdükten sonra Gaudi’nin şehre yıllar önce kattığı güzelliklerden biri olan “Palau Güell”i gezdik. Giriş ücreti kişibaşı 12 €.  Palau Güell yani Güell Sarayı mimar Antoni Gaudi tarafından sanayici iş adamı Eusebi Güell için tasarlanmış ve inşaatı 1889’da tamamlanmış. Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan bu muhteşem evin renovasyonu 2011 yılında tamamlanmış. Gaudi’nin yaptığı tüm eserler beni çok etkiliyor, bir mimardan öte çok harika bir tasarımcı. Bu ev için de bir çok mobilya ve aksesuar tasarlamış.

esp1_3

Gaudi’ye özgü bacalar, asimetrik formlar ve eğimli yüzeyler tabii ki burada da var. Anlatması zor yapılar tasarlamış Gaudi, ama mutlaka gezilmesi ve görülmesi gereken yerler, insanı şaşırtan detaylar var, gezerken yarattığı his, insanın yüzünde gülümsemeye neden olan cinsten :)

Mekanı anlatan audio guide’lardan almanızı tavsiye ederim, binayı daha iyi anlayacaksınız ve bazı şeyleri farketmenizi sağlayacak.

Palau Güell’de ayrıca her yarım saatte bir evin içerisindeki şapelde yer alan orgtan yükselen sesi duyacaksınız.

Gaudi’nin eserlerini gezdikten sonra bizim evi de Gaudi tasarlasın diye düşüneceksiniz ve eve dönünce banyo ve mutfak seramiklerinizi kırıp gelişi güzel tekrar dizmek isteyeceksiniz.. En azından ben böyle hissettim :)

Palau Güell’den sonra La Rambla’daki yürüyüşümüze devam ettik. Caddedeki diğer önemli noktalardan biri “Gran Teatre del Liceu(Opera Binası), diğeri ise Plaça dela Boqueria (Boqueria Meydanı). Bu meydan, çok sevdiğim sanatçılardan biri olan Joan Miro’nun mozaik kaldırım desenine ev sahipliği yapıyor 1976’dan bugüne.

La Rambla’da yürürken mutlaka farkedeceğiniz ejderha şeklinde bir aydınlatma ve şemsiye figürü var, eski bir şemsiye dükkanı için tasarlanmış bu figür, Art Deco tarzını yansıtıyormuş rehber kitabımızın söylediğine göre.

Gelelim Plaça Reiale.. Türkiye’de çok görmeye alışkın olmadığımız ve niye bizde yok dediğim meydanlardan.. Sanki bir sokağa giriyormuşcasına yürüdükten sonra büyük bir meydanda bulmak kendimi sevdiğim hislerden..

Plaça Reial’i ilk gördüğüm zamanda bende tam olarak bu hissi yaratmıştı, 1850’lerde yapılan bu meydan. Türkçe’ye çevirirsek, Kraliyet Meydanı anlamına gelen bu meydan, Barcelona’nın en önemli turistik çekim noktalarından. Meydanı çevreleyen sıra sıra restoran ve cafeler soluklanmak için ideal. Bir de orijinal sokak lambaları var meydanda, Gaudi tarafından tasarlanmış.

Plaça Reial’den sonra sıra en sevdiğim yerlerden biri olan Mercat de Sant Josep de la Boqueria kısa adıyla La Boqueriadaydı yani sabit pazar. Geçmişi taaa 1217’ye kadar uzanan bu pazarda her türlü ürünü bulmak mümkün. Kasap, şarküteri, balık, meyve, sebze, peynir aklınıza gelebilecek herşey oldukça düzenli bir şekilde sıralanmış durumda.

esp1_4

Pazarın La Rambla tarafından girişinde plastik bardaklara doldurulmuş rengarek taze sıkılmış meyva suları karşılayacak sizi. Çok renkli ve iştah açıcı bir manzara, hemen 1 € verip bir bardak kapın, ister tropikal meyvelerin suyunu için isterseniz klasik portakal nar… Zaten birkaç farklı meyve suyunun tadına bakmadan olmaz, siz de bizim gibi Barcelona’da geçen günlerinizde günde en az bir kere buraya uğrarsınız nasılsa :)

Dilerseniz meyve suyu yerine meyvenin kendisini de yiyebilirsiniz.

La Boqueria’nın içinde aynı zamanda atıştırmalık restoranlar da var, pazardaki gezi iştahımızı açınca çareyi bu restoranlardan birine oturmakta bulduk. Ortaya ızgara deniz mahsülleri tabağı  (parillada dee marisco) söyledik (25 €), bira  (2.25 €) ve su (1.90 €)

Kasap ve balık reyonlarında alışılmışın dışında hep bayan tezgahtarlar var..

esp1_5

Bu lezzetli yemek sonrası yine La Rambla’ya çıktık ve caddenin sonundaki Plaça de Catalunya yani Catalunya Meydanı’na kadar yürüdük. Sonrasında tekrar La Rambla’dan yürüdük.

La Rambla’daki dondurma büfesinde şirinler dondurması ile karşılaştık tadına bakmadım ama çocukların çok sevdiğine eminim :)

Sabahtan beri yeterince gezdiğimizi düşünerek deniz-güneş-kum üçlüsünü hakettiğimize karar verdik ve kendimizi Barcelona’nın sahil kesimine Barcelonetaya attık. Otelden taksiyle bizi en yakın plaja götürmesini istedik ve taksici bizi ilk plaj olan San Sebastian’da bıraktı. Biraz yürüdük ve üçüncü plaj olan Barceloneta’da havlumuzu serecek bir yer bulup denizin keyfini çıkardık.

esp1_6

Bir kaç saat plajda takıldıktan sonra, sahilde yer alan büfelerden biri olan Princesa 23e oturduk biraz atıştırmak için. Patatos wedge (4,5 €), nachos (9,5 €), bira (5 € ) ve su (2 €) ile sahilde keyif yaptık.

Sahilden yürüyerek otele dönmeye karar verdik. Yol boyunca sahildeki art work’ler bize eşlik etti.

Bir Amerikalı pop art sanatçısı Roy Lichtenstein’a ait bir kadın yüzü, heykelin orijinal ismi El Cap de Barcelona.

Diğer heykel ise Javier Mariscal tarafından tasarlanmış bir yengeç heykeli (The Gamba de Mariscal)

esp1_7

Yaklaşık 40 dakikalık bir yürüyüş sonrası akşam için hazırlanmak üzere otelimize vardık.

Akşam yemeği öncesinde şehri biraz daha dolaştık. Barcelona’nın en eski merkezi olan “Barri Gotik” yani Gotik Semt’in sokaklarında kaybolduk. Hükümet binası ve belediye sarayının yer aldığı Plaça de Sant Jaume’da bu binalardan çok tel’den yapılmış bir heykel ilginç geldi bize.

Bu meydandan sonra Barselona Katedrali’ne doğru yürüdük. 13. ve 15. yüzyıllar arasında inşa edilen katedral görkemli bir Gotik cepheye sahip. Katedralin ön cephesindeki meydan turistlerle doluydu. Bir süredir, hepsinin içi aynı gelmeye başladığı için katedrallerin içini gezmiyoruz, Barcelona Katedrali’ni de dışarıdan görmek yetti bize.

esp1_8

Akşam yemeği için bir arkadaşımın tavsiye ettiği küçük ve sevmli bir restorana oturduk La Contonada. Ortaya atıştırmalık bir kalamar (4 €) almejas ala marinera- sulu midye (7,5 €), bira ve antrikot söyledik. Fiyat olarak makul bir restorandı ve özellikle midye tabağı lezizdi.

Akşam yemeğinden sonra bir süre Plaça Reial’de oturduk ve birşeyler içtik, meydanın gece de keyfini sürdükten sonra otelimize döndük.

 

Leave a Comment

Yandex.Metrica