Barcelona’da son gün..

Barcelona’daki son günümüzde, saat 14:30’a kadar şehirde vaktimiz vardı. Valizi toplayıp, otelden check-out yaptıktan sonra, ilk iş arabayı teslim ettik sonrasında hedefimiz Sagrada Familia’ydı. Saat 10-11 arası giriş için online bilet almıştık. Böylece hiç sıra beklemeden girdik içeriye.

esp5_1

Alışılmış kilise ve katedrallerin ötesinde oldukça ilginç bir tasarımı olan Sagrada Familia, “Gaudi yapmış gene yapacağını” dedirtiyor insana.

Gaudi’nin doğadan esinlenerek tasarladığı bu yapı, en büyük eseri aynı zamanda.

1883’te kilisenin inşaatı başladıktan bir sene sonra göreve gelen Gaudi, 1926’daki ölümüne kadar bu yapı üzerinde çalışmış.

Gaudi’nin ölümünden sonra onun hazırladığı taslak ve planlara göre inşa edilmeye devam edilen Sagrada Familia, finansal sebeplerle yıllardır inşaatı devam ediyor. Sadece bağışlarla devam eden inşaatın ne zaman tamamlanabileceği ise bir soru işareti halen.

İlk kez 2005’teki seyahatim sırasında gezdiğim Sagrada Familia’nın inşaatı geçen yıllar boyunca oldukça ilerlemiş bence.

Farklı girişleri ve farklı cepheleri olan kilisede çok fazla detay var, sadece içeride değil, dış cephedeki detayları anlamaya çalışmak da oldukça vaktinizi alacak.  İçerisi ise, klasik bir kiliseya ya da katedrale göre oldukça aydınlık ve ferah. Gaudi ışığı çok güzel bir şekilde içeriye almış, renkli camlardan ışığın yansıması da içeride farklı saatlerde farklı ışık oyunlarına ev sahipliği yapıyor.

Kiliseyi ayakta tutan sütunların esin kaynağı ormandaki ağaçlarmış içeride gezerken bunu hissetmemek mümkün değil, yukarıdan süzülen ışık da sanki ağaçların yaprakları arasından süzülen ışık gibi..

esp5_2

Sagrada Familia’nın kuleleri de bana çocukken sahilde ıslak kumu elimize alıp yavaş yavaş bırakarak yaptığımız kuleleri andırıyor.

Bu kulelerden birinde asansör var ve kulelere çıkılabiliyor. 2005’te kuleye çıkmıştım. Aslında çok yüksek olmamasına rağmen, etrafta başka yüksek yapı olmamasından belki de, bir ürperti geliyor insana. Kuleden iniş ise, deniz kabuklarını andıran sarmak merdivenlerden yapılıyor. Merdivenlerden döne döne hiç bitmeyecekmiş gibi iniş yolu, neyseki arada pencereler var, durup manzarayı seyredebileceğiniz.

esp5_3

Gaudi’yi anmışken, Gaudi’nin şehirdeki iki önemli eserinden daha bahsetmem gerek çünkü bence Barcelona demek bence Gaudi demek.. Şehirde görülmesi gereken bir çok yapı hep Gaudi’nin elinden çıkmış.

Bunlardan ilki “Casa Mila”. “La Pedrera(taş ocağı) olarak da bilinen bu bina, Gaudi’nin tasarladığı 8 katlı bir apartman.

esp5_4

1906 – 1912 yılları arasında inşa edilen bu sıradışı bina, 1984 yılında Unesco Dünya Mirası listesindeki yerini almış. İki iç avlunun yer aldığı sıradışı tasarıma sahip bina aynı zamanda şehrin ilk yeraltı otoparkına ev sahipliği yapıyor.

esp5_5

Binanın dördüncü katında yer alan “the La Pedrara Apartment” ilk inşa edildiği zamanki planı ve mobilyaları ile sizi Barcelona’nın o dönemki ev yaşantısına götürüyor.

Çatıdan ve çatıdaki bacalardan da bahsetmemek olmaz. Yine orijinal bir tasarım ve yine sıradışı..

Casa Mila’nın çatı katında bir de müze var Espai Gaudi. Gaudi’nin eserlerini anlamanızı ve ona hayran kalmanızı sağlayacak maketler, çizimler ve videolar bu kısımda sergileniyor.

2005’teki seyahatimde bu binayı gezdiğim için tekrar gezmedim. Tekrar gezmediğim ama yine bahsetmek istediğim ikinci bina ise Casa Batlio

esp5_6

Çarpıcı ön cephesi ve rengarek bacaları ile hemen dikkat çeken ve Barcelona’nın sembollerinden biri haline gelen bu bina, 2005 yılında Unesco Dünya Mirası listesine girmiş.

Eğimli yüzeyler, amorf formlar, köşesizlik Gaudi’nin vazgeçilmezlerinden bu binada da oldukça fazla kullanılmış.

Binanın en dikkat çekici noktalarından biri hiç şüphesiz, ön cepheye bakan çatı. Bir sürüngenin sırtını anımsatan bu çatının altında yer alan oda su deposu olarak kullanılıyormuş.

Casa Batlio’nun çatısındaki bacalar, diğer bacalar gibi masalsı, işlevsel ve mecburu bir öğenin masalsı bir nesneye dönüştürülmesi, binanın çatısının bile ziyaretçilerin akınına uğramasını sağlıyor. Binanın arkasında bir de teras var, arka cephe ise ön cepheye ile karşılaştırıldığında oldukça sıradan.

Barcelona seyahatinizde mutlaka ve mutlaka Gaudi’nin evlerinden en azından birini gezin.

Barcelona’da La Rambla’da son bir tur attıktan sonra, Port Vell olarak bilinen Barcelona’nın marinasına gittik.

1992 Olimpiyatları’nda kentsel yenileme alanlarından biri olan bu bölge günümüzde turistlerin sevdiği bölgelerden. Maremagrum alışveriş merkezi ve Avrupa’nın en büyük akvaryumlarından biri de burada yer alıyor.

Alışveriş merkezinde bir tur attıktan sonra, Maremagnum’da yer alan El Chipiron Monchos ta yemek yedik ve Barcelona seyahatimizin kapanış yemeğini paella ile yaptık, iki kişilik büyük bir tavada servis edilen paella çok lezzetliydi, hesap 36,70 eur.

Yemekten sonra valizlerimizi almaya otelimize döndük, bir taksiye atladık ve 17:35 uçağı ile yurda döndük.

Gelelim işin maliyet boyutuna; 4 günlük bu tatil bize toplam 1.350 €’ya maloldu, bu rakamın 950 €’su otel ve ulaşım (uçak, taksi, araba, motorsiklet vs.), 100 €’su biletli girişler (müzeler, gösteriler), 300 €’su ise diğer harcamalarımız (yemek, hediyelik eşyalar vs.)

Leave a Comment

Yandex.Metrica